12 Eylül 2014 Cuma

Köyden Şehre Organik Manzaraları

Son yılların en sık kullanılan kelimelerinden biri olsa gerek 'organik'. Sanırım köyde, şehirde olduğundan daha da fazla kullanılıyor; öyle ki köyde misafirliğe gittiğinizde evin sahibi ikramda bulunurken organik diye de belirtiyor özellikle. Sofrada 'bak şundan da ye, organik', ifadesini hemen her gün hatta günde bir kaç defa duyabilirsiniz.


Köy Pazarında Domates

Gıdadan kıyafete hatta ev eşyasına, herşeyin başına organik kelimesini koymak mümkün. Tabi bunun için organik sertifikasına ihtiyacınız var. Köyde yapılan organik tarımdan bahsedecek olursam günden güne arttığını söyleyebilirim, özellikle devlet desteklemeleri sayesinde çiftçinin ilgi alanına fazlasıyla girmekte organik tarım. Bir çok çiftçi, sertifikalı ya da sertifikasız halihazırda organik üretim yapıyor zaten. Fakat organik tarım şartlarına uygun üretim yapıyor ama devletten alınan organik sertifikasına sahip değilseniz, ürettiğiniz ürün için anca evinize gelen misafire ikramda bulunurken 'organik' diyebilirsiniz.

Mesela öyle ürünler var ki zaten organik olmama gibi bir şansları yok; kuş uçmaz kervan geçmez çayırlardan toplanan kekik, ısırgan otu, kapari, adaçayı ve benzeri bir çok bitkinin organik olmayanını bulamazsınız, ama satarken organik diyemezsiniz çünkü sertifikanız yoktur. Ya da yörede yetiştirilen zeytin ve dolayısıyla elde edilen zeytinyağının çoğu organik. İki yıl evvel köyde zeytin kurdu salgını beklendiği ve bu kurtla mücadele için kullanılması gereken ilacın adı anons edildi sürekli. O yıl zeytin zamanında ne olduğuna gelince; herkesin zeytinleri kurtlandı yani bu anonsları dikkate alıp da zeytinliklerini ilaçlatan benim bildiğim yoktu.

Bu yörede zeytinlikler en çorak arazilerde ve suyun olmadığı yani kenarından arık, dere geçmeyen özellikle de daha yüksek yerlerde tesis ediliyor. Zeytin ağacı oldukça kanaatkar bir bitki, hasat zamanında ortaya çıkan işçilik maliyetini saymazsak zahmetsizce yetiştirilen bir ürün zeytin.

Köyde Organik Sertifikalı Bir Zeytinlik

Zeytinliklerinizi sürer, sular, budamayı ihmal etmezseniz alacağınız verim de ona göre artar fakat bu dediklerimle düzenli olarak ilgilenen pek yok açıkcası köyde, kaldı ki tarım ilacı ya da sentetik gübre kullanılsın. Bir de gübrelemeden ve ilaçlamadan sonra çoğunlukla sulama yapılması gerektiğini ve bu zeytinliklerin engebeli ve susuz arazilerde olduğunu düşünürsek, organik zeytin üretmek için şartların seferber olduğunu söyleyebiliriz. Köyde organik sertifikalı ürünlerin başında zeytinin gelmesi ve organik sertifikalı zeytinliklerin sayısının gün geçtikçe artıyor olması bu sebepten pek de şaşırtıcı değil.  Aynı şekilde ceviz, incir, nar gibi sık yetiştirilen meyveler için de aynı durum söz konusu. Heleki az miktarda yetiştirilen, anca köylünün kendisine yetebilecek fazla gelenini ise haftada bir pazarda satacağı ürünlerin hepsi benim gördüğüm kadarıyla organik.

Organik Sertifikalı Bir Zeytinliğin Manzarası
Ne var ki alıcı firma organik sertifikanız olmasına rağmen satın alırken organik olup olmadığını dikkate almıyor, bu da en iyi ihtimalle market raflarında bulunan ve organik olmayan bir çok ürünün içinde organik zeytinyağı olduğu anlamına geliyor aslında. Pek iyi olmayan ihtimalle ise sizden organik ürününüzü organik olmayan sıradan ürün fiyatına alan aracı firma tüketiciye bu ürününüzü üzerine organik yazarak sıradan ürün fiyatına değil kat be kat pahalıya satıyor.


Özgürlük Parkı Organik Pazar

Organik tarım geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gereken bir üretim şekli. Üreticiye çoğu zaman daha fazla maliyete mal olmakla birlikte fiyat konusunda şehirdeki insanın ilgisinin de istismar edildiği bir gerçek.

Köyde yaşayanların kolayca ulaşabildiği organik gıda, şehirde yaşayanlar için adeta bulunmaz nimet ve şehir hayatında organikten beklentinin çok daha büyük olduğunu görmek mümkün. Beklenti o kadar büyük ki imkanı olanlar organik pazarlarda adeta servet harcamaktan kaçınmıyorlar.

Köyün pazarında 1 liraya satılan sertifikasız organik domatesin fiyatı Kadıköy'de organik pazarda aşağıdaki resimde de gördüğünüz gibi kimi zaman fiyat etiketine yazılmayıp müşterinin kulağına fısıldanmakta. 1 adet mısırın 4 liraya satıldığını bu pazarda görmek mümkün. Küçük çocukları olan bir arkadaşımın 1 haftalık bile olmayan organik pazar alış-verişinin 200 lirayı bulduğuna bizzat şahidim. Özgürlük Parkı yakınında oturan emekli bir akrabam ise bu pazarı sık sık ziyaret ettiğini söylerken 'alamıyoruz, sadece bakıyoruz' diyor.
 

organik pazar
Organik Pazarda Domates
Diyelim bir ürünü en organik şekilde ürettik peki herşey burada bitiyor mu? Maalesef tüketiciye ulaşana kadar bir çok organik ürün paketlenme ve işlenme aşamalarında sağlığa zararlı hale gelebiliyor. Mesela en organik şartlarda yetiştirilen kuru incirler kurtlanma riskleri yüksek olduğundan paketlenme aşamasında ilaçlanmış olabiliyorlar. Zeytin de işlenme aşamasında organik olma özelliğini kaybetme olasılığı yüksek gıdalardan. Burada üreticiden çok tüketicinin talebinin etkili olduğunu unutmamak lazım. Aldığı 1 kg kuru incirin içinde bir kaç tane kurtlanmış incir görüp hayal kırıklığı yaşayan ya da zeytinin kendi doğal rengini beğenmeyen tüketici, üreticiyi o kurdu oluşmadan öldürecek ve göze hoş gelecek zeytin rengini oluşturacak yöntemlerin arayışına sokan kişidir.

Özgürlük Parkı Organik Pazar

3 yorum:

  1. Aydın'ın topraklarında organik yetiştirilmiş ancak şu an İstanbul'un gökdelenleri arasında inorganik yaşamaya başlayan biri olarak yazını büyük bir dikkatle okudum. Çok özlediğim ve ev sevdiğim ağaç olan zeytin ağacını fotoğraflarda bile olsa görmekten mutlu oldum. Yazında bahsettiğin organik ürünlerin fiyatının yüksek olması durumu benim de dikkatimi çok çekiyor. Organik ürünü üretmek diğerine göre daha mı masraflı yoksa senin de değindiğin gibi ortada duyguları sömürü mü var bilemiyorum. Bir de şu var: A markası 2 liralık kutu sütün yanına bir de 5 liralık organik süt koyuyor. Ben de o markaya sormak istiyorum 5 liralık organikse 2 liralık sütün içinde bana su mu içiriyorsun? Diğer yandan zeytinler doğal halde yetişiyor evet ama son kullanıcıya gelene kadar tüm doğallığını ve sağlığını yitirdiğini biliyorum. Özellikle büyük marketlerde vakumlu paketlerde ve açık satılan zeytinler sanki zeytin değil de zeytin turşusu gibi bir şey. Nasıl bir suyun içinde onları tutuyorlarsa...

    YanıtlaSil
  2. Organik üretim maalesef daha masraflı çünkü yabani otla ya da ürüne zarar veren böcekle mücadele ederken kimyasal yöntemleri değil alternatif biyolojik yöntemleri kullanmak şart. Özellikle yabancı otla mücadele etmek için çapalama yapılması lazım, bu da işçilik maaliyetlerini arttıran birşey. Özellikle çiftlik gübresi kullanıldığında yabancı ot oranı inanılmaz artıyor, en önemli maliyeti de bu yabancı ot mücadelesi oluşturuyor.

    Bir de pazara uygun ürün miktarı da organik üretimle birlikte düşüyor. Bunun da fiyat artışına bir etkisi oluyor ister istemez. Mesela ben kendi organik ayvalarımızdan 5 kg da 2 kg verim alabiliyorum, diğer 3 kg böceciklerin payına düşüyor. Eğer biyolojik mücadelede bulunursam alacağım verim artar ama alacağım verim yaptığım harcamaya değer mi bilinmez.

    Yine de netice olarak ortaya çıkan fahiş fiyatların sadece bu maliyetlerden etkilendiğini de düşünmek bana inandırıcı gelmiyor.

    Bir de şöyle bir gerçek var ki ister organik üretim olsun ister organik olmayan, arada kazanan ne üretici ne de tüketici; kazanan sadece aracılar.

    YanıtlaSil
  3. organik demek 4 hatta 5 kat pahalı demek malesef

    YanıtlaSil