14 Ağustos 2014 Perşembe

Çine Çaparı Yok Olmasın!



yerli koyun irki
Çine Çaparı Nadide

Bir yaz, kenarından dere geçen, ortasında asırlık kocaman bir ceviz ağacı olan tarlamıza darı yani mısır ekmiştik ve herşey böyle başlamıştı. Bu ilk tarımsal faaliyetimizdi. Daha sonra 9 tane minik kuzu aldık ve böylece hayvancılığa da küçük bir adım atmış olduk.

Aldığımız bu kuzulardan ikisi hariç diğerleri hiç birbirine benzemiyordu. İlginç olan ise birbirine benzeyen o iki kuzunun (Rüstem ve Rasim) benzemenin de ötesinde tıpa tıp aynı olmasıydı, yani ikizlerdi.


sürünün lideri
Sürünün Lideri Rüstem


ikiz koclar
Rüstem'in İkizi Rasim
Görenlere, bildiklerini umarak, bizim kuzuların hangi ırk olduklarını sorduysam da aldığım 'karışık' cevabıyla kafam da karışmıştı.

Bulduğum bir veterinerlik sitesinde koyun ırkları ile ilgili yazıları okuyup resimlere bakıyor, bizim miniklerin ne cins olduklarını tahmin etmeye çalışıyordum. Bu vesileyle koyunların süt verimi, et verimi, yün kalitesi, üreme kapasitesinden tutun mide bağırsak sistemine, en çok hangi yemi sevdiklerine, hangi hastalıklara yakalandıklarına dair bir çok şey öğrendim.   Aynı zamanda en başta duyduğum 'karışık' sözünün ne kadar yerinde olduğunu da bizzat kendim görmüş oldum. Bizimkiler hayli karışıktı.
 
Bilgisayar ekranında bir bizim kuzuların resimlerine bir de internetten bulduğum koyun fotoğraflarına bakıp kıyaslama yapıyor; Türkan kesin kıvırcık, Macide sakız kırması olsa gerek, hele Minnoş tam pırıt diyordum. Peki şu hepsinden de oldukça farklı olan kara bacaklı, yağlı kuyruklu Nadide neydi acaba?
 

türkiyedeki koyunlar
Sürmeli Gözlü Türkan
Derken o kara bacaklı, yağlı kuyruklu koyunumuz Nadide'nin köyün bulunduğu yörenin kendi yerli ırkı, Çine Çaparı, olduğunu öğrendim. Daha önceleri koyun ırkı denince aklıma ilk olarak Kıvırcık, Merinos, Karaman ırkları gelirdi. Çine Çaparı'nı bilmeme ise ihtimal dahi yoktu çünkü bu ırk artık kendi ait olduğu yörenin insanı tarafından bile bilinmiyordu. Bu bilinmemenin yok oluşa doğru yol aldığını daha sonra en yetkili ağızlardan duyacaktım.
 
Tam ben bu araştırmaları yaparken Bereket TV'de Çine Çaparı ile ilgili bir belgesele rastladım. Belgeselde bu ırkın neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu ve Adnan Menderes Üniversitesi'nin çabalarıyla koruma altına alındığı anlatılıyordu. Nesli tükenmekte olan bir ırka mensup koyunlardan birinin bizim koyunlardan bir tanesi olması beni inanılmaz heyecanlandırdı ve kendimi bu konuda sorumlu hissederek ne yapabilirim sorusuna cevap aramaya başladım.

Ve bir gün kendimi Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat  Fakültesi'nde Çine Çaparı'nın yok olmaması için mesai harcayan hatta yaptıkları araştırmalarla Çine Çaparı'nın bilimsel literatürde yer almasını sağlayan çok değerli iki hocayla görüşürken buldum. Benim heyecanımın onları da heyecanlandırdığını görünce çok sevindim. Konumuz, bizim Nadide ile birlikte Çine Çaparı ırkının akıbetiydi. Ne olacaktı; yüzlerce, binlerce yıl içerisinde bulunduğu yöreye adapte olarak günümüze kadar gelen bu yerli koyun ırkımız bir anda yok olup gidecek miydi?
 
Tıpkı Çine Çaparı gibi günümüzde bir çok canlı türü yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu canlı türlerinden en bilinenleri pandalar, kutup ayıları, gergedanlar, kaplanlar. İnsan bunları duyunca Türkiye topraklarını yok  olma tehtidi altında olan hayvan türlerinden ari sanıyor, oysa ülkemizde nesli tükenmiş ve tükenmekte olan bir çok canlı türü var ve sorumluluğumuz sandığımızdan çok daha büyük.

Ekran başında sevimli kutup ayılarını, güzelliğine hayran bırakan bengal kaplanlarını görünce içimiz burkulurken,   yanıbaşımızda kaybolup giden ve belki de bunun önüne geçebilmek için bir şeyler yapabileceğimiz canlılarımızın olduğunu unutmamalıyız. 

İşte Çine Çaparı da maalesef yok oluşun yolunda son dönemece girmiş bulunuyor. Hem de bulunduğu yöreye onun kadar uyum gösterebilmiş bir başka koyun ırkı olmadığı halde. Talep görmediği için. Unutulduğu için. Unuttuğumuz için...


Yoğun çalışma tempoları içersinde bize zaman ayırıp çok önemli bilgilendirmelerde bulunan Adnan Menderes Üniversitesi'nin değerli hocaları Prof. Dr. Orhan Karaca ve Dr. Onur Yılmaz'a ülkemizdeki hayvancılığı ileriye götürmek adına yaptıkları özverili çalışmalarından ve çiftçiye verdikleri değerden ötürü bir kez daha teşekkür ederim. 
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder